23 Ocak 2010 Cumartesi

ENGELSİZ YAŞAM İÇİN HAYDİ SOKAĞA


Siz hiç masalarının çoğu boş olan bir kafe ya da restorana girdiğinizde, “hiç yerimiz yok” diyerek sizi kapıda karşılayan bir garsonla karşılaştınız mı?
Ben birkaç defa karşılaştım. İlkinde, içimizden üç kişinin tekerlekli sandalyede olduğu bir grup engelli arkadaşımla İstanbul Ortaköy’de, denize bakan o çay bahçelerinden birinde oturmak istemiştik. Sözleşmiş gibi, dizili kafe ve çay bahçelerindeki her garson bizi aynı şekilde karşıladı. Önce hem şaşırdım hem anlamadım. Sonra anladım...
Bir kaç gün önce, Gaziler Vakfı’ndan aradılar ve üyesi olduğum Engelsiz Yaşam Derneği’nde, Ankara’da engellilerin gidebileceği mekanların bir listesinin olup olmadığını sordular. Engelsiz yaşam alanlarını içeren bir liste ihtiyacı bana yukarıda sözünü ettiğim yaklaşımları hatırlattı. Neden böyle bir listeye ihtiyaç duymak zorunda kalıyoruz? Nedeni sadece mekanların fiziki koşulları mı?
Bir mekanı engelsiz yapmak o kadar zor değil. Örneğin bir tekerlekli sandalyenin girebileceği genişlikte, tutunma yerleri ve tekerlekli sandalyenin erişebileceği yükseklikte lavabosu bulunan bir engelli tuvaleti yapılabilir. Üstelik bu tuvaleti herkes kullanabilir. Basamaklı bölümlere rampalar, katlı mekanlarda asansör ya da lift sistemi olabilir. Görme engelliler için, menülerde ve yazıların olduğu bölümlerde kabartma alfabeler, sesli uyarılar olabilir. Peki bunlar olmasa o mekanı kullanamaz mıyız?
Ankara’daki engelsiz yaşam alanlarının bir listesini yapmak için yola çıktığımda, maalesef çok az örnek bulabildim.
En iyi örnek Anıtkabir. Daha giriş yaparken görevlilerin size yaklaşımı bilinçli ve yol gösterici. Mozoleye en yakın bölgede engelli park yerleri, mozoleye çıkmak için de lift sistemi var. Cumhuriyet mitinglerine engelli aracımla gittiğimde, o muhteşem kalabalık içinde hiç sıkıntı çekmediğim gibi, görevliler giriş ve çıkışa kadar sürekli yanımda olup yardımcı olmuşlardı.
ODTÜ yerleşkesinde, hala sıkıntılar olsa da, Rektörlüğe bağlı Engelsiz Yaşam Koordinatörlüğü’nün varlığı bir üniversitenin engelsiz olması konusunda okula oldukça önemli adımlar attırmış. ODTÜ Engelsiz Yaşam Koordinatörlüğü ayrıca yurt çapında tüm üniversiteleri engelsiz yapmak amacıyla çeşitli projeler yürütüyor.
ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Tesisi de engelli tuvaleti, engelli otoparkı, asansör ve rampaları ile iyi bir örnek. Üstelik havuzunda da engelliler için bir lift sistemi var. Ancak dernek tesisinden üyeler, aileleri ve yakınları faydalanabiliyor.
Fiziki koşullar açısından engellilerin en rahat yararlanabileceği yerler alışveriş merkezleri. Ancak gelin görün ki, bu mekanlarda da, engelli otoparklarına engelli plakası olmayan araçların park ettiğini, rampaları atıl bulan görevliler tarafından çeşitli eşyaların rampa önüne bırakıldığını, engelli tuvaletlerinin kullanılmıyor diye kilitli tutulduğunu görüyoruz.
Fiziki koşullar elbette çok önemli, ama olmazsa olmaz değil. Asıl mesele ne biliyor musunuz; kafamızdaki koşullar. Fiziki koşulları engellilere uygun olmayan yerlere gitmiyor muyuz? Gidiyoruz! Bırakın kafeleri, restoranlari, görme engelli dağcımız Necdet Turhan dağları dolaşıyor. Nasıl? Çok basit; hem kendimizin hem de karşımızdakinin kafasındaki engelleri kaldırarak.
Sevgili engelli arkadaşlarım, kafamızdaki engeller olmadığında, hiçbirimiz engelli değiliz. Birilerinin biz sokağa çıkalım diye bir şeyler yapmasını beklerken, baharı beklerken yaz gelip geçiyor. En büyük görev bize düşüyor. Sokağa çıkmamız ve taleplerimizi duymalarını, görmelerini ve anlamalarını sağlamamız gerekiyor.
Engelsiz bir yaşam için; haydi sokağa...
ŞULE TÜZÜL
sule.tuzul@isbank.net.tr
(Bu yazı 24 Temmuz 2009 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder